New Mexico’nun Sanat Başkenti Santa Fe

16 Temmuz 2017

New Mexico’nun en şık ve en Avrupai şehri Santa Fe olabilir. Sant Fe ismini, en çok sayısız sanat galerileri ve New Mexico’nun büyüleyici doğası ve kerpiç mimarisinden çok etkilenip 1949 yılında Santa Fe’ye yerleşen Amerikalı ressam Georgia O’Keeffe’nin 3000’den fazla eserinin sergilendiği  Georgia O’Keeffee Müzesi ile dünyaya duyurmuş.  Santa Fe’den yaklaşık bir saat mesafede olan evini de ziyaret edebilirsiniz.

Albuqeurque ile ilgili yazımda New Mexico’daki şehirlerin hispanik kültürün etkisinde kaldığını ve hepsinin merkezinde plaza adı verilen meydanlar olduğundan bahsetmiştim. Santa Fe’nin merkezinde de benzer bir plaza bulunuyor.  Ortasında yemyeşil bir park olan plazanın dört tarafı ise altlarında restoranlar ve dükkanlar olan binalarla çevrili.

Santa Fe’de görülmesi gereken ve daha önce Avrupa’da görmüş olabileceklerinize benzemeyen katedral ve şapeller var. Bunlardan bir tanesi plazanın hemen arkasında küçük bir meydandaki St. Francis Katedrali. İlk kilise 1610 yılında yapılmış. Bu kerpiç kilisenin yerine  yirmi yıl sonra daha büyük bir tane yapılmış. Bu kilise de Pueblo Kızılderililerinin 1680’deki isyanı sırasında İspanyol etkilerini silmek üzere yerle bir edilmiş. St Francis Katedrali’nin bizim gördüğümüz hali ise  1887 yılında tamamlanmış. Katedralin önünden gece de geçmenizi tavsiye ederim. Gece aydınlatmaları gerçekten çok güzel.  Mısır’daki piramitlerin nasıl yapıldığı nasıl hala gizemini koruyorsa Loretto Şapeli’nin hiçbir dayanak olmaksızın 360 derece dönen spiral şeklindeki ahşap merdiveninin nasıl yapıldığı da henüz çözülememiş. Bir şehir efsanesine göre şapel tamamlandığında koro balkonuna bir çıkış olmadığı fark edilmiş ve acilen marangozlar çağrılmış. Şapelin rahibeleri de marangozların azizi St. Joseph’e bir çözüm bulması için dokuz gün boyunca dua etmişler. Dokuzuncu günde yanında bir eşek ve alet çantasıyla bir adam belirmiş ve merdiveni yapmış. Bir daha kimsenin görmediği bu adamın Aziz St. Joseph’in ta kendisi olduğuna inanılmış. Santa Fe’de Amerika’nın en eski kilisesi olan San Miguel Şapeli‘ni de görebilirsiniz. Şapelin içindeki ahşap mihrap New Mexico’daki en eski mihraplardan biri.

St Francis Katedrali

Loretto Şapeli

 

Buraya kadar sözünü ettiğim tarihi yerlerin yanı sıra Santa Fe, çölün ortasında modern bir mimariye sahip Santa Fe Operası‘na da ev sahipliği yapıyor. Bir yandan nefes kesici gün batımını izlerken bir yandan da nefis bir opera dinlemek isterseniz biletlerinizi öneceden ayırın.

Madem şehrin modern yönlerinden konuşmaya başladık, Meow Wolf’tan bahsetmemek olmaz. Eski bir bowling salonundan sanat kompleksine dönüştürülen Meow Wolf’ta, non-linear storytelling  olarak tanımlanan ve belli bir sırayı takip etmeyip, hikayeyi izleyicinin keşfine bırakan House of Eternal Return’ü de seyahat planlarınıza ekleyin.

Santa Fe’nin en eski ve hala en popüler restoranı 1905’ten beri açık olan The Plaza Cafe Downtown. Burrito, enchiladas, taco gibi New Mexico klasiklerinin yanı sıra makarna, burger ve salata çeşitleri de bulabilirsiniz.  Güzel bir tatlı veya sandviç yemek için ise The Tea House’un bahçesinde oturabilirsiniz (821 Canyon Road). Hem tarihi plazaya hem de  galerilerin yer aldığı Canyon Road’a en yakın otellerden biri Inn on the Alameda konaklamak için hem güzel hem de fiyat olarak uygun bir yer.