Balayı Rotamıza Nasıl Karar Verdik?

3 Ocak 2018

Evlenmeye karar vermenin en güzel ikramiyelerinden biri şüphesiz balayına gitmeye hak kazanmak. Tabi önce balayına nereye gideceğinize karar vermeniz şart. Fark ettim ki balayına nereye gideceksiniz sorusuna cevabınızın Maldivler, Mauritius veya Phuket gibi egzotik bir ada olması bekleniyor. Sanki dünya haritasında balayı rotaları olarak işaretlenmiş ve başka bir sebeple gidemeyeceğiniz yerler var. Bembeyaz kumların masmavi sulara kavuştuğu cennet gibi kumsallar ve bungalovlarda çekilen fotoğraflar her yeni evli çiftin balayı albümünü mutlaka süslemeli sanki.

Zaten yorgunluktan öldüğünüz düğün gecenizin ertesinde en az on saat uçak yolcuğu yapıp, ordan da çeşitli teknelerle transferler yapmanız gereken, neticede yollarda sefil olacağınız bir balayı seyahati neden hayalim olsun ki? Çünkü gülü seven dikenine katlanır ve buna benzer her güzellik için bir bedel ödenmeli anlamındaki şık deyişleri cevaben buraya dizebilirsiniz. İyi de ben sabahtan akşama kadar bir plajda yayılıp, deniz anasına döneceğim, bir parmağımı şıklatınca kokteylimin diğer parmağımı şıklatınca ananasımın ayağıma geleceği bu gülü sevmiyorum ki. Nerden biliyorsun daha önce gittin mi de ahkam kesiyorsun diyebilirsiniz. Hayır, gitmedim ama gidenlerin anlattıklarına dayanarak şimdilik seveceğimi düşünmüyorum. İleride fikrimi değiştirme ve bu adalara gidip zevkten dört köşe olma hakkımı saklı tutuyorum (İçimdeki avukatı susturmak her zaman mümkün olmuyor).

Egzotik bir adaya gitmek istemiyorum demek balayına gitmek istemiyorum anlamına gelmiyor elbette. Seyahat için her bahane mübahtır bana göre. En sevdiğim seyahat arkadaşım da sevgilim olduğuna göre balayına da tabi ki koşa koşa gideceğim.

Başta da söylediğim gibi bizim de doğal olarak bir balayı rotası seçmemiz gerekti. Balayı için ikimiz de yukarıda bahsettiğim klasik rotalardan birine gitmek istemediğimiz konusunda hem fikirdik. Sohbet aralarında aklımızdaki yerleri birbirimize çıtlatıyorduk. Baktık yaklaşık olarak benzer yerlerden bahsediyoruz, bunlardan üçünü tercih sıramıza göre yazmaya ve her ikimizin listesinin de üst sıralarında yer alanın kazanan olmasına karar verdik. Listelere girebilen adaylar ise Paris, Roma ve Lizbon’du. Kazanan Paris oldu ama bence en baştan beri ikimizin de gönlünde yatan aslan zaten Paris’ti. Biraz da olsa hayal kırıklığına uğrayan taraf olmadı yani. Umarım haklıyımdır.

Beni en çok heyecanlandıran şehir hep Paris olmuştur. Üniversite öğrenciliğimde kendisiyle daha çok aşk-nefret ilişkisi yaşasak da, öğrencilik bitip de artık keyif için Paris’e gider olduğumdan beri nefret ilişkimizden çıktı ve sadece aşk kaldı. Biz, şimdiden Haziran ayında Paris’in rengarenk kafelerinde hüpleteceğimiz kahvelerin, sabahları boulangerielerden alacağımız mis kokulu yumuşacık kruvasanların, Seine Nehri kıyısında yapacağımız pikniklerin, Eiffel Kulesi altında  çimlere uzanıp yudumlayacağımız şarapların ve her köşesini fotoğraflamaktan kaplumbağa hızıyla yürüyeceğimiz sokaklarının hayalini kurmaya başladık bile.

Beş sene yaşadığım, sonra da sık sık ziyaretine gittiğim Paris’e bu seferde kocamla gitmek bence çok güzel olacak. Üstelik Paris’te her zaman keşfedilmeyi bekleyen bir köşe vardır.

Bu arada bir diğer Paris aşığı sevgili Mine Kırıkkanat’ın “Paris” kitabını okumadıysanız da hemen bir kitapçıya koşun.

Yorum yapılmamış

    Yorum Yaz