Giacomo Puccini’nin memleketi Lucca bundan sonraki İtalya seyahatlerinizde listenize dahil etmek isteyeceğiniz bir şehir. Pisa Havaalanı’ndan yaklaşık 20 km mesafede, Toskana’nın kuzeyindeki Apuan Alpleri’nin eteğinde bulunan Lucca, Floransa’ya da arabayla bir saatte varabileceğiniz kadar yakın. Toskana’daki diğer şehirler de olduğu gibi Lucca’nın etrafı da şehri düşmanlardan korumak üzere surlarla çevrilmiş. Diğer şehirlerden farkı ise Lucca’daki surların hala ayakta olması. Hatta surların üst kısmı yürüme parkuru, çocuk parkları ve banklarla tam bir parka dönüştürülmüş. Antik şehri çevreleyen dört km uzunluğundaki park özellikle akşam üstü saatlerinde bisikletiyle gezenler veya yürüyüş yapanlar tarafından epey rağbet görüyor.
Antik şehir, dar sokaklar ve bu sokaklara açılan geniş meydanlardan oluşuyor. Bu meydanlardan en ünlüsü ise yıkılan eski Roman amfitiyatrosunun kalıntıları üzerine aynı şekil korunarak inşa edilen binaların ortasında kalan Piazza dell’Anfiteatro. Meydana çıktığınız anda kendi etrafınızda üçyüzaltmış derece dönmekten kendinizi alamayacaksınız. Benden söylemesi. Meydanda bol bol dondurmacı, kafe ve hediyelikçi dükkan bulunuyor. Seyahat arkadaşınız yorulduysa, onu kafelerden birine oturtup dükkan turu atabilirsiniz. Eğer ciddi ciddi alışveriş yapmak istiyorsanız, aradığınız sokak Il Fillungo. Boylu boyunca mağazaların bulunduğu sokak Lucca’nın alışveriş sokağı olarak da biliniyor.
Lucca’nın bir diğer adı da 100 Kiliseli Şehir. Her köşe başında bir kiliseyle karşılaştığınız şehirde yol tarif etmek için en kötü yol referans olarak bir kiliseyi kullanmak. Bütün kiliseleri gezeceğim diye özel bir merakınız yoksa görmeniz gerekenler St Martin Katedrali, nam-ı diğer Il Duomo, San Michele Kilisesi ve San Ferdiano Bazilikası. 12. yüzyıldan kalma San Michele Kilisesi’nin inşaası tam ikiyüz yıl sürmüş ve buna rağmen tamamlanamamış. Kilisenin ön kısmının geri kalanına göre çok daha yüksek olmasının sebebi de bu. Kilisenin adını da verdiği meydan Piazza San Michele’de Turandot Caffetteria’da oturup meydanı izlemek oldukça keyifli.
Lucca’da görülecek yerler arasında meşhur saat kulesi (Clock Tower) ve Guini Kulesi’ni (Guinigi Tower) de unutmamak lazım. Gunigi Tower’ın en büyük özelliği tepesinde ağaç olması. Aşağıdan göremezseniz de şehri çevreleyen surların üzerinde yürürken gözünüzü dört açarsanız kulenin üstündeki ağacı kaçırmazsınız. Yakından görmek isteyenler ise yukarı çıkabilir.
Lucca, Puccini’ye de hak ettiği değeri vermeye devam ediyor. Dünyadaki tek devamlı festival olan “Puccini e la sua Lucca” – Uluslararası Puccini Festivali- kapsamında yıl boyunca şehrin değişik binalarında konserler ve gösteriler sergileniyor. Eğer vaktiniz varsa gitmeden önce programa göz atmak isteyebilirsiniz.
Öğle yemeği için bir köşede gizlenmiş ve turistten çok yerlilerin tercih ettiği Da Gigi Trattoria’yı deneyebilirsiniz. Bahar veya yaz aylarında giderseniz ağaçların altındaki ufak terasında soğuk şarabınız ve nefis makarnanızla İtalya’da olmanın keyfini çıkarabilirsiniz. Romantik bir akşam yemeği için ise, Puccini’nin de misafiri olduğu 1782’den kalma Buca di San Antonio’yu tercih edebilirsiniz.
Lucca’yı gezmek için bir tam gün yetermiş gibi gözükse de, güzel bir öplen yemeği ve meydanların tadını çıkaracağınız kahve molalarıyla birlikte iki güne yaymak bence daha iyi bir fikir olur.
Lucca fotoğraflarını satın almak isterseniz ArtandtheStreetShop sayfamıza bakabilirsiniz.
Yorum yapılmamış