İngilizlerin meşhur öğleden sonra çaylarını –“afternoon tea”- mutlaka duymuşsunuzdur. Bu çay saatlerinin sadece bol çay ve birkaç çeşit pastadan ibaret olduğunu zannederdim. Ta ki üç sene önce bir gün kendimi Londra’da Mayfair’de The Connaught’da çay saatinde bulana kadar. Dilerseniz çayınızdan önce bir kadeh şampanyayla başlayabiliyorsunuz. Battı balık yan gider misali bence bu çay saatlerinin keyfi şampanyayla çıkıyor. Türkiye’de maalesef bulunmayan ama Londra’daki hemen hemen bütün otellerin çay saatinde ikram edilen favori şampanyam Laurent Perrier Rose’yi denemenizi tavsiye ederim. Masanıza önce küçük sandviçler geliyor. Ardından da reçeller ve özel kreması ile birlikte scone tabağını ve mini pastalarla dolu kat kat bir tepsiyi masanıza konduruyorlar. Siz de gözleriniz yuvalarınızdan fırlamış ağzınız beş karış açık tepsiye bakakalıyorsunuz. Her seferinde bu kez abartmayacağım dediysem de yine her seferinde mide çeperlerimi ittire kaktıra kapasitemi hayli aşan miktarda tatlıya boğulmaktan kendimi alamadığımı itiraf ediyorum.
Değişik kaynaklara göre afternoon tea’nin kökleri 19. yüzyıl başlarında artık öğle yemeği nerdeyse hiç yenilmeyip sadece kahvaltı edinildiği ve akşam yemeklerinin de gece çok geç saatlerde yenildiği döneme denk geliyor. Bedford Düşesi Anna öğleden sonraları kendisini halsiz hissettiğinde yakınmaya (“having that sinking feeling”) başlar ve hizmetçilerden kendisine gizli gizli çay ve atıştırmalık yiyecekler getirmelerini ister. Daha sonra arkadaşlarını da davet etmeye başlar ve menü küçük kekler, sandviçler ve tatlılarla zenginleşir. Öğleden sonra çay saati geleneği de böylece başlamış olur. Hala daha özellikle lüks otellerin çay saatlerinde konukları krallar ve kraliçeler gibi hissettirmelerinin sebebi de bu olsa gerek.
Şimdi bu yazıyı okuyup da canı çekenlere hadi o zaman Londra’ya çay içmeye diyemeyeceğimize göre elbette İstanbul’da da önereceğimiz bir yer var. Geçen Cumartesi günü uzun zamandır merak ettiğimiz Pera Palas Otel’in meşhur Kubbeli Salonu’ndaki çay saatine sonunda gittik. Kubbeli Salon’un ve genel olarak Pera Palas’ın güzelliğine diyecek bir şey yok. Noel zamanına denk gelmesiyle salondaki tavana yetişen yılbaşı ağacı ve diğer süsler ambiyansı daha da sıcak bir hale getirmiş. Üstelik çayınızı yudumlarken İlham Gencer’in piyanosu başında söylediği şarkılara da kulak verebilirsiniz. Demedi demeyin kendinizi bir anda piyano başında şarkı söylerken bile bulabilirsiniz. Çok detay vermeyelim sürprizi bozmayalım.
Para Palas Otel
Meşrutiyet Caddesi No: 52, 34430 Tepebaşı
Beyoğlu, Istanbul, Turkey
Tel: 0 212 377 40 00