Eylül ayında yaptığımız kısa Provans turunun en etkileyici şehirlerinden biri Arles’dı. İlk dikkatimizi çeken şey sokaklarda duvarlara yapıştırılmış fotoğraflar oldu. Dürüst olmak gerekirse ilk başta anlamadık ama bu birbirinden ilginç fotoğraflar her köşeyi döndüğümüzde karşımıza çıkınca, her yaz düzenlenen eski adıyla Uluslararası Arles Fotoğraf Buluşmaları, yeni adıyla Arles Buluşmaları’nın (Les Rencontres d’Arles) izleri olduğunu anladık. Fotoğraf merkezi sayılan Arles’da 1970 yılından beri her yıl düzenlenen bu Buluşmalar amatöründen profesyoneline pek çok fotoğraf meraklısını şehre çekiyor. Birçok ünlü fotoğrafçı ilki fotoğrafçı Lucien Clergue, yazar Michel Tournier ve tarihçi Jean-Maurice Rouquette tarafından düzenlenen bu festival sayesinde keşfedilmiş. Meraklıları için Arles Buluşmaları önümüzdeki sene 3 temmuz- 24 eylül tarihleri arasında olacak.
Arles, Fransa’nın güneyinde Bouches-du-Rhone bölgesinde 758km² yüzölüçümü ile Fransa’nın en büyük şehri. Önceleri Yunan kolonilerinin yerleşim yeri olan Arles daha sonra Julius Cesar tarafından M.Ö. 46’da kurulan Romen kolonisi “Gaul”ün en önemli şehirlerinden biri olmuş. Constantine banyoları ve Alyscamps mezarlığından da anlaşılacağı üzere 4. yüzyılda Arles ikinci altın çağını yaşamış. Tarihi eserleriyle dikkat çeken Arles’da bulunan Romen ve Romanesk Tarihi Eserleri UNESCO tarafından 1981 yılında Dünya Miras Listesine alınmış. Arena, amfitiyatro ve Constantin Roman Banyoları şehir merkezinde dolaşırken karşınıza çıkacak görülmesi gereken tarihi yerlerden.
Provans’tan bahsederken tabi ki Van Gogh’dan bahsetmemek mümkün değil. Van Gogh 1888-1889 yıllarında yine kendisi gibi ressam olan Gauguin ile birlikte Arles’da yaşamış ve bu süre boyunca üçyüzü aşkın tabloya imza atmış. Şehir merkezinde bulunan The Fondation Vincent Van Gogh’u da mutlaka gezmelisiniz. Van Gogh’un meşhur tabloları yanında başka ressamların da tablolarını görebilir ve hayatını anlatan belgeseli izleyebilirsiniz.
1760’da Arles’da doğan ressam Jacques Reattu’nün ismini taşıyan Reattu Müzesi Rhone kıyısında şehrin en güzel köşelerinden birine yerleşmiş. Tarihten ilham alan Reattu, Marsilya, Nimes ve Lyon’da tiyatro binalarının dekorasyon projelerinde çalıştıktan sonra 1826 yılında Beaucaire’deki St Paul kilisesinin içindeki çalışmalarını tamamlayamadan vefat etmiş. Rhone kenarında yürüyüş yaparken mutlaka bu müzeyi de gezin.
