Budapeşte’ye gitmeden önce kendime en çok sorduğum soru Buda mı eski şehirdi yoksa Peşte mi oldu. Bir türlü bu basit sorunun cevabını aklında tutamadım. Yazının başında söyleyeyim de gerekirse yukarı bakıp kopya çekerim. Tarihi yapıların olduğu eski şehir Buda, daha modern ve hareketli olan kısım ise Peşte.
Budapeşte gezilmesi çok kolay bir şehir. Özellikle Buda tarafındaki eski yapıları Peşte tarafından nehir kenarına yan yana dizilmiş şekilde görebiliyorsunuz. Sonra da elinizle koymuş gibi haritaya bile bakmadan kolaylıkla buluyorsunuz. İki yakayı birbirine bağlayan birkaç köprü olsa da bence en güzelleri ondokuzuncu yüzyıldan kalma Zincir Köprü (Chain Bridge).
Genelde Viyana’ya benzetilen şehir tıpkı Viyana gibi sanatla iç içe yaşayan bir şehir. Örneğin bizim orada olduğumuz Eylül ortasında bir hafta sonu boyunca Macar Devlet Operası binasının önüne kurulan perdede herhangi bir ücret ödemeden çeşitli gösteriler izlenebiliyordu. Sanat sokağa ve insana bu kadar yakın olunca çocukluktan içlerine işliyor olmalı.
Opera binasının bulunduğu Andrassay Ut şehrin en şık caddelerinden biri. Pahalı markaların dükkanlarının yan yana dizildiği caddede birbirinden şık kafe ve restoranlar da göreceksiniz. Caddenin sonuna kadar giderseniz UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak koruma altına alınan Kahramanlar Meydanı’na (Hősök Tere) varırsınız.
Budapeşte önerileri arasında karşınıza en çok çıkacak yerlerden biri New York Café olacak. Yirminci yüzyıl başlarında Budapeşte’nin en güzel ve sevilen kafesi olan New York Cafe ikinci dünya savaşı ile birlikte kapanmış. 1954 yılında Hungari adıyla yeniden açılsa da eski iştihamı ve ismine tekrar kavuşması için 2006’yı beklemesi gerekmiş. İtalyan Rönesans dönemi mimarisini yansıtan ihtişamlı dekorasyonu ile kesinlikle görülmesi gereken New York Café’ye kahvaltı veya çay saatine gitmenizi tavsiye ederim. Önceden rezervasyon yaparsanız kapıda bekleme riskinden de kurtulabilirsiniz.
Peşte’nin göbeğinde yer alan Vörösmarty Meydanı’ndan başlayıp Central Market Hall’a kadar uzayan sokak şehrin en hareketli sokaklarından biri olan Vaci Utca. Central Market Hall açıkçası beni hayal kırıklığına uğrattı ama oraya kadar yürümüşken kafanızı içeri bir uzatın. Peşte’nin en dikkat çeken yapılarından biri ise St. Stephen Bazilikası. Üşenmeyin, tepesine çıkın. Manzarayı görünce ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Peşte tarafı ne kadar düz ayak olsa da Buda tarafında bir kaç tepeye çıkmanız gerekecek. Elisabeth Köprüsü’nden yürüyerek Peşte’den Buda’ya geçin ve ağaçların arasından yukarı doğru kıvrıla kıvrıla yukarı çıkmaya hazır olun. En tepeye vardığınızda Gellert Tepesi’ne ve Özgürlük Anıtı’na gelmiş olacaksınız. Şehre kuş bakışı bakmak için güzel bir nokta. Eğer yukarıya kadar yürüyemeyiz derseniz araba ile de belli bir noktaya kadar çıkabilirsiniz.
Buda’nın yokuş yukarı yürüyüş gerektiren diğer kısmı da eski şehir fakat buraya da finüküler ile çıkabilirsiniz. Macar Ulusal Müzesi’nin de (Hungarian National Museum) içinde bulunduğu Buda Kalesi’nin bahçesinden Zincir Köprü üzerinden Peşte tarafına bakmak hoşunuza gidecektir. Buda Kalesi’nin hemen yakınında ise sizi masal diyarına götürecek kuleleri ve harika manzarası ile Fisherman’s Bastion’a açılacak Trinity Meydanı ve Matthias Kilisesi’ne geleceksiniz. Trinity Meydanı’na açılan sokaklar sizi zamanda yolculuk etmişsiniz hissine kapılacağınız eski şehre doğru çıkaracak. Hele de hava güneşliyse Balthazar’ın terası bir yemek molası vermek için birebir. Eski şehir tarafında bir tek Hilton’da kalabilirsiniz ama benim tavsiyem Peşte’de kalmanız yönünde.
Bu arada mesafeler gerçekten kısa. Biz iki günde tamamlayacağımızı düşündüğümüz yerlerin hepsini bir günde tamamladık. Gellert Tepesi’nden tekrar nehir kenarına inip, Fisherman’s Bastion ve Buda Kalesi’ne kadar yürüdük.
Budapeşte’den bahsedip termal hamamlardan bahsetmeden olmaz gibi gelse de biz hamamlara gitmediğimiz için hiç değinmeyeceğim. Zaten Budapeşte çok büyük bir şehir olmamakla birlikte görülecek yerleri tek tek saymaya başlayınca sonu gelmiyor. Benden bu kadar, gerisi sizin keşfinize kalmış.
Nerde Yemeli?
Bbz Grill (Kiraly utca 15., Budapest 1075) Dört dörtlük güler yüzlü servis. Güzel kokteyller Porsiyonlar çok büyük ve internet çok iyi çalışıyor.
Anna Café (Váci u. 5, 1052) Şehrin değişik yerlerinde şubeleri olan bir kafe. Kahvaltısı sade ama güzel. Tek sorun internet bağlantısının iyi olmamasıydı.
Balthazar (Budapest, Országház u. 31)
Gozdsu Udvar (Gozsdu udvar, 1075) İçinde değişik değişik restoran ve barların bulunduğu açık bir pasaj.
Gece Hayatı
Budapeşte gece hayatı epey hareketli. Küçük bir şehir olduğuna bakıp sakin, sessiz bir yer olduğunu sanmayın. Size en farklı gelebilecek yerler Ruin Bars yani Harabe Barlar. Musevi mahallesinde olan Harabe Barlar ikinci dünya savaşı sonrası terk edilmiş binaların içine açılan mekanlar. Bunlar arasında en popüler olanı Szimpla Kert (Kazinczy u. 14). İçinde ufak ufak birçok bar bulunduran, iki katlı bir mekan. Sadece gece değil gündüz de açık olan mekan özellikle hafta sonu geceleri çok dolu oluyor. Bana biraz havasız ve basık gelse de kesinlikle görmeye değer.
Akşamüstünden itibaren elinizde soğuk biranızla Tuna Nehri kenarındaki şezlonglara yayılıp keyif yapmak isterseniz de Pontoon’a (Antall Jozsef rakpart 1) gitmelisiniz.
For Sale Pub (2 Vámház krt.), tavanı ve duvarları müşterilerin yapıştırdığı ilanlar, çizimler ve notlarla kaplı değişik bir pub. Yolunuz düşerse içeri bir bakın, hoşunuza gidebilir.
Nerde Kalmalı?
12 Revay Hotel (Révay u. 12, 1065), konum olarak dört dörtlük bir otel diyebilirim. Bütün Budapeşte’yi yürüyerek gezebildik. Odaların genişliği ve temizliği de tam puan aldı bizden. En önemlisi de şu ana kadar bir otelde gördüğüm en iyi internet bağlantısı diyebilirim. Bütün bunlara rağmen fiyatı da çok uygun.
Aklında Olsun
- Mutlaka “licensed” yani ruhsatlı taksilere binin. Havaalanından taksiye binerken önce kayıt yaptırıyorsunuz. Şehir merkezine yaklaşık 22-28 euro arası değişiyor. Kayıt sırasında verdikleri bilette ne kadar tutacağını yazıyorlar.
- Para birimi Macar Forinti ama her yerde Euro geçiyor.